Deliktaşlılar 'kum ocağı' istemiyor
İZMİR’in Dikili ilçesi Deliktaş Mahallesi’ndeki zeytin ve çam ağaçlarıyla kaplı toplam 598 hektarlık alanda yapılacak olan kum ocağı vatandaşların tepkisine neden oldu.
Büyükşehir yasasıyla birlikte mahalle statüsüne geçen Dikili’nin Deliktaş köyünde CHP’li belediyenin 598 hektarlık alanda ruhsat alarak başlatmayı planladığı kum ocağı projesi üreticilerin tepkisine neden oldu. Köy meydanında toplanarak kum ocağı yapılacak alana yürüyen kadın- erkek, genç- yaşlı yaklaşık 600 köylü 'Havana suyuna toprağına sahip çık', 'Deliktaş bizimdir bizim kalacak' sloganları attı. Vatandaşlar 'Yerin üstü altından daha değerlidir', 'Doğa katliamına hayır', 'Çevreyi hor gören geleceği zor görür' gibi yazılı pankartlar taşıyarak belediyenin projeden vazgeçmesini talep etti. Köylüler zaman zaman alkış tutarak belediyenin kararını protesto etti.
Deliktaş’ta yaşayan vatandaşlardan Hasan Hüseyin Akkuş, projenin hayata geçmesi halinde üreticilerin çok zarar edeceğini söyleyerek her yıl çok sayıda kamyonun köye giriş çıkış yapacağını dile getirdi. Akkuş, "Burası belediyenin ariyet ocağı diye ruhsat aldığı bir yer. Daha önceki belediye başkanı buradan ruhsatsız izinsiz malzemeler almış, sonra şikayet üzerine kapatılmış. Şu anki belediye başkanı buraya 100 dönümü kapsayacak şekilde yeni bir ruhsat aldı. Kendisi yılda buradan 170 bin ton malzeme çekeceğini söylüyor bu projede. Ama etrafta ağaçlara zarar vermeden bunu yapabileceklerini iddia ediyorlar. Biz tüm köylü tek vücut olduk. Bu işi istemiyoruz" dedi. Seslerini duyurmak için bir araya geldiklerini anlatan Akkuş, belediye yetkililerine şöyle seslendi:
"Buraya kum ocağı yapılıyor. Burada asfaltın altına kullanılan bir malzeme çıkıyormuş. Belediye başkanı az miktarda alacağını söylüyor. Burası bamya köyü, zeytin köyü. Şakran’da yaşanan manzara belli. Oradaki üreticiler de zarar etti. Köylü bu işten zarar edecek. Zehirlenecek. Köyümüz toz içinde kalacak. Ama ‘ben ağaç kesmeyeceğim’ diyor. Sayın belediye başkanımız açıklasın bu işten vazgeçiyorum, desin. Bu malzemeyi başka yerden alın. Bize hiç güven vermiyor."
'GÜZELİM DOĞANIN YOK OLMASINA RAZI DEĞİLİZ'
Servet Sever de zeytin ve bamya ürettiğini belirterek tüm vatandaşların kaygılı olduğunu ifade etti. Köylünün geçim kaynaklarının yok edildiğini ileri süren Sever, "Hayvancılık ve arıcılık bitecek. Köylü kaygı içinde. Belediye başkanından bu işten vazgeçmesini istiyoruz. Bu köyde 3 bin kişi yaşıyor. Dip dibe köyler var. İşimiz elimizden alınınca nereye gideceğiz? Babamdan kalma 500 zeytin ağacım var. Zeytinlerimizi, tarımı kurtarmak için uğraşıyoruz" diye konuştu. Seyran Çelebi de şunları söyledi:
"Hayvanların meraları yok olacak. Burada ruhsat alınmış çalışmaya başlayacaklar. Bu güzelim doğanın yok olmasına razı değiliz. Başka gelir kaynağımız yok, çiftçilik yapıyoruz. Toz duman olur, burada yaşam biter. Ürünlerimiz zarar görür. Mahsullerimiz bozulur."
'ÇED RAPORU NASIL GEREKMEZ?'
Avukat Yusuf Yılmaz ise deyim yerindeyse yangından mal kaçırırcasına hayata geçirilmek istenen projeden yasal sürecin başlatılmasına yalnızca 3 gün kala şans eseri haberdar olduklarını belirterek, 12 Ekim tarihinde İzmir 1. İdare Mahkemesi’ne yürütmenin durdurulması talepli dava açtıklarını kaydetti. Alanda yaklaşık 50- 60 yaşında çam ağaçları bulunduğunu ifade eden Yılmaz, "Şantiye alanı köyün yerleşim yerine yalnızca 290 metre mesafededir. Köyde yaşayan insanların büyük çoğunluğunun geçim kaynağı tarım ve hayvancılık faaliyetleri olduğu için proje bu faaliyetleri bitirme noktasına getirir. Ben bu köylüyüm. Projeye ÇED raporu gerekli değil diye görüş verilmiş. Ama bu kadar ağaçların olduğu bir bölgede ÇED raporu nasıl gerekmez" dedi. Ağaçlara dokunmadan bölgeden malzeme alınmasının mümkün olmadığını savunan Yılmaz, "Tepenin arkasında 300 metre ötede zeytin ağaçları var. 200 metre sonra yerleşim yerleri var. Toz bulutu insan sağlığına da zarar verir. Tek geçim kaynağı çiftçilik. Ürünlerin verimi düşer" diye konuştu. Avukat Yılmaz şöyle devam etti:
"Yine bir kritik nokta ise projenin süresine ilişkindir. 5 yıllık faaliyet izni, üretim faaliyetlerinin devam etmesi durumunda bir 5 yıl daha uzatılabilmektedir. Bu durum ilerleyen dönemlerde projeye ilişkin ruhsatının kötü niyetli kullanımına olanak sağlamaktadır. Ayrıca yıllık üretim miktarı da 170 bin ton olarak belirlenmesi de köy halkı tarafından büyük bir kaygı uyandırmaktadır. Bu miktar ÇED rapor gerekliliği sınırının altındadır ancak ileride kapasite artırımı yapılmasına engel bir madde yine proje tanıtım dosyasında yoktur."
'TEMİZ HAVA İSTİYORUZ'
Projeye karşı çıkmak için köylülerin yaptığı eylemde kadınlar ön sıralarda yer aldı. Deliktaş’ta yaşayan Melek Dalkılınç (56), "Akıtmayın gözümüzden yaşları, yıkmayın güzel kayaları. Çam mantarı toplarım koronadan kendimizi koruruz. Maden istemiyoruz. Köyümüzü satıyorlar. Meramızı satıyorlar. Biz temiz hava istiyoruz. Toprağımızın satılmasını istemiyoruz" diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.