Ankara deprem bakımından güvenli bölge olarak görünüyor
Gayrimenkul Uzmanı Ömer Sabri Yolaş ile Ankara’nın afet bölgesinden ve İstanbul’dan aldığı göçü anlattı. Yolaş, “Ankara deprem bakımından güvenli bölge olarak görünüyor. Ev stokları erimiş durumda” dedi.
Yaşadığımız deprem felaketinden sonra Ankara özellikle deprem bölgesinden ve İstanbul’dan göç almaya başladı. Göçler sonrasında Ankara’nın emlak piyasasını, artan kira ve ev fiyatlarını Gayrimenkul Uzmanı Ömer Sabri Yolaş ile konuştuk. Yolaş, “Afet bölgesinden Ankara’ya yoğun bir göç var. Onun haricinden de sadece deprem bölgesinden değil İstanbul’dan da Ankara’ya göç ediliyor. Bununla birlikte özellikle kiralıklarda fiyatlar neredeyse üç katına çıkmış durumda satılık evlerde o kadar fiyat farkı olmadı. Çünkü şu dönemde zaten alım satım durmuş gibi görünüyor. Depremzedeler ve diğer vatandaşlarımız Ankara’nın deprem bölgesinin dışında kaldığı için ev alım satımlarında halen test isteyen ya da kolon ve kirişleri sağlam mı sorusu ile karşılaşmadık. Ankara güvenli bölge olarak görülüyor ve talepte çok fazla” dedi.
“CİDDİ KONUT İHTİYACI DOĞUYOR”
Emlak danışmanı Yolaş, “Piyasa da çok ta satılık müşterisi yok diyebiliriz. Tabi şu dönemde depremzede vatandaşlarımızın da Ankara’ya göçmesinden dolayı stoklarda erimiş durumda. Zaten yapılan mevcut projelerde şuanda 2024 sonu teslim edilecek projelerin bile yüzde 90’nı doldu. Bu dönemde tabi sadece deprem bölgesinde değil Ankara’da da ciddi bir konut ihtiyacının doğacağı ortada. Biz emlakçılar olarak bunu ilk günden beri söylüyoruz. Ankara’nın depreme dayanıklı bölge olarak düşünülmesinden deprem bölgesindeki vatandaşlarımız haricinde İstanbul’dan da yoğun bir talep ortaya çıktı. Bu talepte tabi mevcut evlerin fiyatlarının yükselmesine sebep oluyor. Tamamlanması bekleyen yeni projelerde de Ankara’da talebi karşılayamaz duruma geliyor. Ben şöyle inanıyorum ki önümüzdeki üç yıl içinde Ankara’nın nüfusu da artacak” ifadelerini kullandı.
“ANKARA’NIN HER İLÇESİNE TALEP VAR”
Yolaş, “Şuan Ankara’nın her ilçesinde inanılmaz bir yoğunluk var. Neredeyse Ayaş’tan Güdül’e kadar dış ilçeler bile yerleştirilmeye çalışılıyor. Artık depremzede vatandaşlarımızı milletimiz çok farklı görüyor. Depremzede demek fakir anlamına gelmiyor. Bunu anlamak lazım çünkü depremzede olup da o bölgeden çoluğunu çocuğunu ailesini Ankara’ya getirmiş daha huzurlu daha iyi bir ortamda yaşamak isteyen binlerce insan var. Bu yüzden de bu insanların genel talebi tek katlı evler oluyor. Bu talebinde karşılanması için bu tarzdaki konut açığının giderilmesini bekliyoruz” uyarısında bulundu.
"KONUT SAYISI ARTIRILMALI”
“Tüm Türkiye’de olduğu gibi Ramazan Ayı’nda nasıl yumurtanın, sebzenin, meyvenin fiyatı artıyorsa maalesef deprem sonrasında da Ankara ve güvenli görünen yakın illerde de ev fiyatlarında artış oluyor” diyerek fiyat artışlarına dikkat çeken Yolaş şöyle devam etti; “Takdir edersiniz ki bu fiyat artışları konutlarda zaten bir yıl yaşanmaktaydı. Bu noktada mülk sahiplerine bir taraftan devlet caydırıcı bir ceza vermeye çalışıyor. Unutmayalım ki bir tane kiralık dairesi olana bu yaptırımları uygulamak çok zor. Çünkü onlar da buradan aldığı kira ile ekonomisine katkı sağlayan birçok mülk sahibi var. Onlarında içinde bulundukları bu ortamda çokta yapabilecekleri bir şey yokmuş gibi duruyor. Bu noktada devlet insanlara bu manada korkutarak ceza keserek caydırmak yerine kira rakamları ile ilgili en güzel çalışmayı ancak şehrin merkezlerinde kentsel dönüşümü biran önce yapabilir diye düşünüyorum. Bu süreçte yapılan konutlarında bir an önce yapılıp teslim edilmelidir.”
“GÜNAH KEÇİSİ İLAN ETMEYİN”
Ankara’nın emlak piyasasını konuştuğumuz Gayrimenkul Uzmanı Ömer Sabri Yolaş son olarak şu noktalara değindi: “Emlak piyasasında depremzede vatandaşlarımız ile ilgili ciddi bir spekülasyon yapılıyor. Emlakçıların komisyonlarında bir kuruş bile indirim yapmadığı ile ilgili bu konuda bütün meslektaşlarımın böyle davrandığını düşünmüyorum. Bizim tüm meslektaşlarımız elinden geleni yapıyor. Bir taraftan depremzede vatandaşlarımızı koruyalım derken diğer yandan da emlakçıları günah keçisi ilan etmeyelim. Bu konuda da başta meslek oda başkanı olmak üzere bir çözüm üretmesi gerektiğine inanıyorum. En azından bu meslek odaları bizden aldıkları aidatlarla fon oluşturabilirdi. "Depremzede vatandaşlar ile yaptığınız sözleşmeleri odamıza getirip onaylatın bu sözleşmelerin giderlerinin yarısını hizmet bedeli olarak biz ödeyeceğiz" deselerdi de siyaset yapmayıp meslektaşlarını koruyabilirlerdi diye düşünüyorum. Maalesef Türkiye’deki problem belki de bu. Bir taraftaki açığı kapatmak için diğer taraftan açık veriyoruz. Bu konuda da tüm STK’lardan ve meslek odalarından konu hakkında duyarlı olmalı ve çözüm bulmalarını düşünüyorum.”
Faruk Gökyurt/ www.gazeteilksayfa.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.