Akraba ilişkilerinde borç para vermek
Aile içi borçlar çoğunlukla elden verilir ve yazılı hiçbir delil olmaz. Bu borçları geri alabilmek çok zordur. Hemen hemen herkesin duyduğu şudur “Yakın akrabalara verilen borç tanıkla ispatlanabilir!” Bu, kısmen doğrudur.
Kanunda “Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler”in tanıkla da ispatlanabileceği düzenlenmiş, evet. Yani yakın akrabalık, senetle ispat zorunluluğunun istisnası sayılmış. Ancak bu işlemlerin aksi de tanıkla ispatlanabilir, dikkat. Yakın akrabamın bana borcu var diyip birkaç tanık dinletip ondan para alabilmek o kadar kolay değil. Karşı taraf da böyle bir borcun olmadığına, olup da geri ödendiğine, sizin şu ya da bu sebeple iftira attığınıza, vb dair tanık dinletebilir. Her iki tarafın da tanığı inandırıcı beyanlarda bulunursa, mahkeme borcu ispata yeterli delil bulunmaması sebebiyle davanızı reddedebilir. Üstüne bir de karşı tarafa mahkeme masrafları adı altında yüklü miktarlarda para ödemesi yapmak zorunda kalabilir, alacaklıyken borçlu duruma düşebilirsiniz. Tanıklarım var diye enikonu her davaya girişmeyin. Borcun miktarını göz önünde bulundurup dava açmak alınabilecek bir risk mi düşülmeli. Sırf tanığa güvenilmemeli, kanuni anlamda “yazılı delil” olmasa dahi sosyal medya yazışmaları gibi başka “delil başlangıcı” kabul edilen kanıtlar, aynı ya da yakın tarihli ve yakın bedelli olacak şekilde bankadan nakit para çekmiş olmanız (çekip de ona verdiğiniz gibi bir savunmayla) ya da başka başka dayanaklar da varsa dava işine girişilmelidir. Ayrıca, bu kanun düzenlemesi sadece yazılı belge olmaması durumunda geçerli. Yani yakın akraba olsanız dahi eğer borca dair yazılı bir belge düzenlediyseniz, artık o belgenin aksini tanıkla ispatlamak mümkün değil, senetle ispat zorunluluğuna tabisiniz.
Yakın akrabanın masraflarını karşılamak, borçlarını ödemek gibi şeylerde bunları size geri ödemesi şartıyla yaptığınızı ispat etmeniz lazım ve bu imkânsız denecek ölçüde zordur. Mahkeme elbette tanık dinler ancak yeterli görmeyebilir. Çünkü bu konuda da Yargıtay"ın eğilimi, yakın akrabalar arası bu tip işlemlerin “bağış iradesi taşıyabileceği” yönünde. Hele ki alacak belirli değilse yani “Evimde kaldı, herşeyini ben karşıladım” demeniz durumunda, kalem kalem şuna şu kadar buna bu kadar ödedim şeklinde alacağınızı somutlaştıramıyor olmanız ayrı bir sorun ve engel.
Alacak belirli iken de, örneğin onun bir fatura borcunu sizin kendi kredi kartınızla ödemiş olmanız durumunda, bunun bağış değil geri ödenmek koşuluyla sizin tarafınızdan ödendiği olay kolay ispatlanamaz. Sonuçta yetişkin bir insansınız, size yapılmış bir hile ve korkutma yok, kendi rızanızla belki de “helal ediyorum kardeşime” şeklinde ödediniz. Kanuna göre yemin de bir delildir. Karşı taraf, gönderdiğiniz paranın kendisine verilen bir borç olmadığı konusunda namusu, şerefi ve kutsal saydığı bütün değerler üzerine yemin edebilir ve mahkeme bunu delil olarak kabul edip davanızı reddedebilir. Bu delilin sıhhatinin tartışmalı oluşu ise uygulamadadır. Zaten gerçekten borç almış olmasına rağmen borç aldığını inkâr etmekte olan bir insanın namusu şerefi ve kutsal saydığı bir değer olmayabilir ve vicdanı rahat bir şekilde yemin edebilir. Bunun günümüzde hala bir ispat vasıtası olması düşündürücü. Ancak maalesef geçerlidir.
![](https://cdn.gazeteilksayfa.com/author/143_s.jpg)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.