Yeni Dünya Düzeni
Günümüz dünyasının medeniyeti, kültürel yaşam düzeyi sosyolojik olarak incelendiğinde, son iki yüz yılda önemli değişimlere tanık olmuştur.
İnsan hayatı, bilinen siyasal ve sosyal tarihten farklı olarak yeni bir evrim geçirmiştir.
Fiziksel evrimde bir değişiklik olmasa da, (ona da başlayacaklar) insanın oluşturduğu toplumsal yaşam hızla yapısal dönüşüme uğramıştır.
16 yüzyıldan itibaren dinde yapılan reform çalışmaları, dini argümanların sorgulanmasına yol açarak geleneksel teslimiyetçi yapıdan, insan merkezli, akılcı ve sorgulayıcı bir yapıya geçişi beraberinde getirmiştir.
Matbaanın icadı, ardından 17. yüzyılda ateşli silahların, 18. yüzyılda buhar motorunun kullanılmaya başlaması ve hızla tüketim toplumuna yönelmesi, insanların yaşam tarzını değiştirmiştir.
Devletler, ganimet devleti yerine sömürü devletlerine dönüşmeye başlamış ve ilk iki dünya savaşı, sömürü alanlarının paylaşımı nedeniyle ortaya çıkmıştır.
Dünyanın bir ucunda (ABD), Yahudi kökenli bilim insanlarının yüksek teknoloji üretimine ve araştırmalarına yaptıkları büyük yatırımların sonucunda atom ve nükleer teknoloji ortaya çıkmıştır.
Sadece iki bomba atılarak Japon İmparatorluğu dizginlenmiş, Japon halkı üzerinden dünyaya canilikte sınır tanımayacaklarını anlatmışlardır…
Birbirlerini boğazlamanın sonunun yok oluşa götüreceğini anlayan insanlık, farklı bir rotaya yönelmiştir.
Kısa bir duraklama sonrasında soğuk savaş yılları ve ideolojik kamplaşmalarla dünya, komünizm ve kapitalizm olarak iki kutba ayrılmıştır. Aslında bu iki kutup, komünizm ve kapitalizm gibi görünse de her ikisi de aynı merkezden kumanda edilen silahtır. Her ikisinin de teorisyenleri Yahudi’ydi. Hatta bir ara komünizm bayrağı taşıyan SSCB (Zamanın Rusya’sı) olsa da Çin, kendi teorisini ve kuramlarını çıkararak sosyalizme ve komünizme liderlik etmeye başlamış, MAO ile idol haline gelmiştir.
Herkes Çin'i komünist, Rusya'yı sosyalist sanırken bir anda SSCB yıkılmış, yerine geçen Rusya kapitalist, Çin ise Yahudilere kukla bir komünist devlet oluvermiştir.
Sosyoloji ve felsefe tarihçileri bu dönüşümü ileride farklı şekillerde açıklayabilirler.
Ancak, dikkat edilmesi gereken konu şudur: dünya, Siyonizm’in kalesi haline gelmiştir. Adeta gizli bir imparatorluk varmış ve Siyonizm, bu imparatorluğun adı konmamış hali gibidir.
Siyonizm dünya imparatorluğunun tek hâkimidir; Japonya Siyonizm’in elinde ekonomik güç, Almanya Siyonizm’in elinde ekonomik güç, Güney Kore, İsviçre, İsveç, Norveç, Çin, Tayvan, tüm alt hâkim güçler Siyonizm’in elindedir.
Askeri ana taşıyıcı Amerika ve İngiltere ise Siyonizm’in bayraktarıdır. İslam ülkeleri, Siyonizm’in oyunları gereği ya kendi içinde birbirine karşı kavgalı durumda ya da ekonomik darboğaz ve yoklukla mücadele etmektedir veya krallıkla kandırılarak uyuşturulmaktadır.
Siyonizm imparatorluğunu anlamayan bir tarihçi, sosyal bilimci veya filozof, Gazze ve Kudüs'ü anladım demesin.
Siyonizm yalnız İslam düşmanı değildir. Siyonizm paranın merkezinde olduğu bir yapıdır. Bu bağlamda Siyonizm günü geldiğinde Hristiyan toplum içinde İslam toplumuna yaptığı alçaklığı yapacaktır ama bugün ama yarın.
Cinsiyet karmaşasını başlatan Siyonizm’dir. Onlar için aile yoktur. Tüketici çocuk, tüketici erkek, tüketici kadın vardır. Tüketen çocuğun nerde kiminle dünyaya geldiği, ya da doğduğu cinsiyet yerine seçeceği cinsiyeti pazarlamak anlayışı zaten insanlığın geleceğine atılan atom bombasıdır.
Bugün İsrail Siyonist’ini besleyen Hristiyan yapı yarın gözleri önünde hem kadın hem erkek olan çocuklarını görünce iş işten geçmiş olacak.
O bakımdan bugün Gazze Kudüs ama yarın tüm insanlık hedefte…
Siyonizm imparatorluğu doymaya niyeti yok…
Anlamak çok önemli, anlamaya çalışmak yerine debelendikçe batıyoruz zaten…
Saygılarımla…