Normalleşme
Yaşadığımız depremden sonra büyük acılar yaşadık insanlarımız hayatını kaybetti. Depremin en çok etkisinde kalan kadın ve çocuklar oldu. On şehrimiz ağır hasarlar gördü. Vatandaşlarımız ve devlet yetkilileri ilk şoku atlattıktan sonra yaraları sarmaya çalıştı. Memleketin her yerinde her bölgesinde aslında özlenen birlik ve beraberlik sağlanarak bölgeye destek yağdı. Herkes ama herkes tam bir bütünlük içinde birbirine destek olarak bölge insanı için elinden geleni ardına bırakmadı.
Sonra, sonra Türkiye’de her zaman olan şey oldu ve normal hayat başladı. Belki de normalleşme çabuk oldu sorusu sardı bizi. Belirli bir süre sonra TV yayınları normal yayın akışına döndü. Sosyal medyalar da insanlar alakasız paylaşımlar doğum günü gibi özel günleri paylaşmaya başladı. İnsan psikolojisi bazı şeyleri geriye atarak unutur ve beyni rahatlatır. Normale dönmek ya da normalleştirmek te çok doğru. Ama hala inşalarımızın acısı ve sorunları devam ediyor.
Gazete olarak depremin ilk gününden bu güne hemen hemen her haberimizde bir şekilde depreme değindik. Özel haberlerimizde afetzede vatandaşlarımız için neler yapabiliriz ya da neler yapılmalı neler yapıldı haberleri yaptık. Şuan hala az ya da çok destekler bölgeye giderek yaraları sarmaya çalıyor. Geçen haftaki yazıda da yer verdim. Afetzede vatandaşlarımız bizim öz kardeşimiz parçamız önümüz yaz. Yazlık kıyafet lazım, hala bölgede üretim olmadığı için daha fazla yiyecek ve daha fazla su gerekiyor.
Birde bölge dışı var. Bölge dışında ne yapılmalı bilindiği gibi afet bölgesi özellikle Ankara’ya büyük göç verdi. Binlerce insan geçici ya da kalıcı şehrimize taşındı. Hemen Ankaralılar olarak yine duyarsız kalmadık. Yine elimizden geleni yaparak bir şekilde yaraları sarmaya çalıştık. Haber ve yazılarımızda da yer vermiştik hemen hemen her belediye ve kurum istihdam için kolları sıvadı. Bir şeyler yapmaya çalışıyor. Göç alan şehirlerde fırsatçılara önlem olarak cezai yaptırımlar başladı.
O gün bu gündür millet olarak bir ve beraber olmaya çalışıyoruz. Birçok şey yapıldı yapılmaya da devam edecek. Ama normalleşme de gözden kaçırdığımız şehrimizde sessiz sakin yeniden hayata tutunan insanlarımız oldu. Bizler belki de bu koşuşturmanın içinde onların acısını unuttuk. Bir haberimde Psikolojik Danışman İlhan Koç şu cümlelere yer vermişti.
Koç, “İyileştirme döneminde bizim davranışlarımız çok önemli. Bu dönemde özellikle bizim tutum ve davranışlarımız bu konuda çok daha belirgin rol oynuyor. Burada kişinin gayret ve çalışmaları ile hayata yeniden tutunmasını sağlar. Kendini ifade etmesine fırsat verecek şekilde yanında olmamız temel yaklaşım olmalı. Yapmamız gereken bizim çevremizdeki insanların yanında olmak ve onlara gereken desteği vermektir. Kesinlikle yapmamamız gereken ise, depremzedelere deprem anını hatırlatmak, deprem ile ilgili soru sormak ve detay istemek gibi davranışlarda bulunmamalıyız” demişti.
Sosyal hayatta, metroda, otobüste insanlarımız her zaman ki bir uzman edası ile depremi, çalışmaların yeterli ya da yetersiz olduğunu her şeyi tartışıyor. Ama bunu yaparken yanındakini unutuyor. Yaşanan bu deprem “asrın felaketi” olarak adlandırıldı. Yaşayan yaşamayan yurdun her yerindeki insanlarımızı etkiledi. Belki de biraz daha dikkat edilmeli. Çünkü, manevi yaralar maddi yaralardan daha zor sarılır. Depremin ilk gününden itibaren millet bilinci ile bir ve tek olduk. Bu beraberliğin sürdürülüp devam ettirilmeli sadece maddi olarak değil manevi olarak ta acılarımız paylaşılmalı…