Bakkal, manav, müteahhit olursa deprem faciaları kaçınılmazdır…
Ülkemiz coğrafyası fay hatları akımından oldukça zengin bir ülkedir. Hani diyoruz ya bu cennet vatan, cennet vatan kolay bir vatan değil fay hatları üzerine kurulu bir vatandır…
Son yıllarda 06 Şubat depremi dahil ülkemizde her üç yılda bir yıkıcı deprem olayı meydana gelmekte…
Tarih çağları boyunca kaydedilen en ağır deprem facialarının çoğunluğu Anadolu coğrafyasında olmuştur.
Ülkemiz üç kıtanın ortasında olması nedeniyle bulunduğu jeopolitik konumu gereği bu kıtalıların basınç ve sıkıştırmasına maruz kalmaktadır. Yaramaz çocuklar gibi Afrika kıtası yukarıya kaçmak istiyor, Asya Kıtası batıya koşmak istiyor, Avrupa kıtası güneye selam veriyor.
Kıtaların kendi aralarındaki kütlesel çakışmaları ülkemizi her an depreme maruz bırakmaktadır.
Böyle bir coğrafyada yaşamanın gerçekliğini bilerek deprem öncesi ve sonrası için hazırlıklı olmak gerekmektedir.
Deprem öncesi mücadele yalnızca imar planları ve şehirleşme politikaları ile olmaz.
Deprem öncesi mücadele de konut yapım politikaları da çok önemlidir. Konut üretimi yapan kurum kuruluşlar yâda şahıslar önemle denetlenmeli mevzuatları çok özel hazırlanmalıdır.
Ülkemizde maalesef eline para geçen herkes konut üretebilmektedir. Konut üretimi gıda üretimi gibi değerlendirilmeli halk sağlığına doğrudan etki ettiği düşünülmeli imar mevzuatına çok sıkı tedbirler konulmalıdır.
Üç beş metre arsam var ben buraya istediğim gibi konut yapar satarım mantığı olmamalıdır.
Bugün ülkemizde inşaatı tamamlanamayan sayıları yüzbinleri aşan konut ve bina sayısından bahsedilmektedir.
Boyalı gösterişli ve albenili yapılan projeler ehil insanlar tarafından üretilememektedir. Felaketlerde bu projeler insanlarımıza mezar olarak geri dönmektedir.
Konut üreticileri için kriterler getirilmelidir. Bakkal manav eline para geçince konut üretmemelidir. Konut üretimi standarda bağlanmalı ve müteahhitlik yapmak belirli bir aşama ile kurallara bağlı olmalıdır.
Müteahhit karnesi uygulaması başlamalı sektör de tecrübe şartı aranmalıdır.
Her konut projesi için emlak bankasına 10 yıl bekletilmek üzere üretilen konut sayısının yüzde onu oranında bedel yatırılmalı ve bu para yasal faiz ile nemalandırılmalı 10 yılsonunda çekilmelidir.
Kamu ihale mevzuatında benzer düzenleme vardır. Kamuya yapılan yapılarda ihale bedeli yüzde onu kesin teminat alınır ve 10 yıl bu teminat geri alınamaz, benzeri özel mülkler içinde getirilmelidir.
TOKİ konut uygulamalarında, TOKİ yüklenici firmadan aldığı teminatı 10 yıl serbest bırakmaz.
Konut projesi onayı verilirken proje sahibi toplam proje maliyetinin tamamını peşin olarak kamu bankasına teminat olarak koymalı ve bitirilen her aşama sonunda bu teminatı bozdurmalı ve proje bitiminde serbest bırakılmalıdır.
Bu durum ekonomik krizlere bağlı olarak sonuçlanamayan projelerin ortaya çıkmasını engeller kaliteli konut üretimi teşvik eder.
Proje üreticileri sorumluluğu yapı izin ruhsatı alındıktan sonra da en az 10 yıl devam etmeli, bu amaçla yukarıda belirttiğimi gibi emlak bankasına nemalandırılan ve değer kaybı olmayacak şekilde proje üretim bedelinin yüzde onunu teminata olarak bırakılması ev sahiplerinin konutu teslim aldıktan sonraki problemlerin çözümüne katkı saklayacaktır.
Yapsat uygulamasına son verilmelidir.
Proje sahibine arsa sahipliği zorunluluğu getirilmelidir.
Konut üretimi beş harfli konut üretimi değildir. Konut üretimi bir proje bütünüdür. İmar, inşaat, üretim, işçilik, estetik, sanat, mekanik alanlarda uzmanlık gerektirmelidir.
İnsan sağlığı ve mutluluğu esas alan her mevzuat toplumların geleceğine aydınlık bakıştır.
Kararlı ve cesaretle getirilen uygulamalar depremle mücadelede zafer getirecektir.
Saygılarımla…