Altay Kartalı Osman Batur Han
Bir milleti bir ve beraber kılan, onu aydınlık bir geleceğe kanatlandıran şeylerden biri de yazdığı kahramanlık destanlarıdır. Kahramanın bizim medeniyetimizdeki iz düşümü her şeyden vazgeçerek haksızlığa karşı duran bir kimliği ifade etmektedir. Geçen hafta ki yazımızda andığımız büyük kahraman Cahar Dudayev’in de dediği gibi “savaşa karşıyım ancak haksızlığa karşı savaşmak karakterimdir.” İşte bu özellik bütün kahramanların ortak seciyesidir. Ve Adriyatik’ten Çin Seddi’ne uzanan Türk-İslam medeniyeti ihata ettiği bu coğrafyada bağrından bir sürü kahraman çıkarmıştır. İnşaallah çıkarmaya devam edecektir.
Bugün sizlere bu büyük medeniyetin kahramanlarından birini daha şehadete yürüdüğü günde hatırlatmak istiyorum. Onu Çinliler ve Ruslar belki de bizlerden daha iyi tanıyor. Altay dağlarında zulme karşı kâfire kök söktüren bir kahraman o… Yakın tarihin gördüğü en müthiş direnişlerden birini gösterdi.
Asıl adıyla İslamoğlu Osman, tarihin ona yüklediği misyonla taşıdığı ismi Altay Kartalı Osman Batur Han… Çocukluk yıllarında iyi bir dini eğitim alan Osman Batur bunun yanında Böke Batur’dan savaş eğitimi de aldı. 12 Şubat 1940’ta Sarıtogay’da Akit Hacı Camii’ne yapılan saldırılar üzerine İris ve Esim Han liderliğinde Çinliler’e karşı başlatılan protestolara katıldı. Çinli yetkililer İslâm Bey’den silâhların toplanıp teslim edilmesini isteyince Osman Batur babasının ısrarına rağmen silâhını teslim etmedi ve tarihe geçecek o cevabı verdi. “Bugün silâh veren yarın canını da verir, istiyorlarsa gelip alsınlar!”
Daha sonra ki dönemlerde Altaylar da Ruslar’a maden arama izni vermesi isyan ateşini daha da alevlendirdi. 1941’in Ekim ayından itibaren direnişin liderliğini üstlenen Osman Batur, Altay Dağlarında Çinliler’e ve Ruslar’a karşı çok önemli başarılar elde etti. 1944’e kadar devam eden bu direniş esnasında Osman Batur’un eşi ve çocukları da esir düştü.
1944’ün 16 Nisan’ında düzenlenen toplantıda Osman Batur bağımsızlık elde edilinceye kadar mücadeleye devam edeceğini açıkladı. Haziran ayında savaş Altay’ın diğer bölgelerine de yayıldı. Bu gelişmeler üzerine Çin Altay’a kesin taarruz yapmayı kararlaştırdı. İki taraf arasında muhtemelen Temmuz ayında vuku bulan savaşlar on beş gün kadar sürdü ve Çin askerî birlikleri geri çekilmek zorunda kaldı. Osman Batur’un Altay’daki başarıları Doğu Türkistan’ın diğer bölgelerinde de etkisini gösterince İli’de (Kulca) Ali Han Töre liderliğinde büyük bir ayaklanma başladı. Bu hareketin başarıya ulaşmasıyla Kulca (Gulca) Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruldu ve Ali Han cumhurbaşkanlığına getirildi. Bu devleti ilk tanıyan Osman Batur oldu. Daha sonra Üç Vilâyet İnkılâbı diye bilinen İli ihtilâli, Doğu Türkistan tarihinde benzeri olmayan bir olay diye nitelendirilir. Osman Batur 7 Ekim 1944’te Kulca idaresi tarafından Altay valiliğine tayin edildi. Bunun üzerine Çinliler, Osman Batur’un on sekiz yaşındaki kızı Kabiyra ile on dört yaşındaki oğlu Baydolla’yı anneleri Mamey’in gözü önünde hunharca katlettiler. On bir yaşındaki oğlu Kariy ve dokuz yaşındaki kızı Sapiyan’ı da 20 m. derinliğindeki bir kuyuya attılar.
Çinlilerin yaptığı bu mezalim Osman Batur’u yolundan döndüremedi ve şehadetine kadar direnişini sürdürdü. 1951 yılının 17-18 Şubat gecesi yapılan bir savaşta Osman Batur Çinliler’in eline esir düştü. Osman Batur’a akıl almaz işkenceler yapan Çinliler halkın direncini kırabilmek için onu Urumçi sokaklarında dolaştırdı. Ve sonrasında 29 Nisan günü kurşuna dizerek Osman Batur’u şehit etti. Münhasıran Doğu Türkistan coğrafyasının ve tüm Türk Dünya’sının remz şahsiyetlerinden biri olan Osman Batur Han Altaylarda verdiği mücadeleyle Çinlilerin hafızalarında hala dipdiri durmaktadır. Allah başta Doğu Türkistan olmak üzere tüm mazlum coğrafyaların kurtuluşu için bu millete içerisinden yeni Osman Baturlar çıkarabilmeyi nasip etsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.